KADINLARA SELAM VERMENİN HÜKMÜ

KADINLARA SELAM VERMENİN HÜKMÜ

Soru: Hocam Selamun Aleyküm. Biz işyerinde çalışırken kimi zaman kadınlar tarafından bize selam veriliyor. Yahut bazı arkadaşlarımız orada çalışan bir kısım kadınlara selam veriyorlar. Bu caiz olur mu? Yani bir erkeğin namahrem bir kadına selam vermesi caiz midir?

Cevap: Soruya geçmeden önce bir noktanın üstünü çizmekte fayda var: Sualin merkezine alınan yabancı bir kadına selam verilmesinin cevazı yahut adem-i cevazını konuşmadan önce, bahsi yapılan çalışma ortamında ecnebi kadınlarla çalışmanın caiz olup olmadığını konuşmak daha önceliklidir. Bu bağlamda şunu söylememiz gerekmektedir: İşyerlerine çalışmak için alınan- gönderilen bu kadınların oralarda yabancı erkeklerle teşrik-i mesai yapması asla caiz değildir. Bu cihet meselenin külli boyutudur. Onlara selam verilip verilemeyeceği ise cüzi boyutu…

Selam mevzuuna gelince; Esma b. Yezid (Radıyallahu Anha)’den nakledilen “Kadınlar topluluğu içerisinde Hz. Peygamber bizim yanımızdan geçti ve bize selam verdi”[1] yahut Cerir b. Abdillah (Radıyallahu Anh)’dan nakledildiği üzere “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir kısım kadınların yanından geçti ve onlara selam verdi”[2] şeklindeki bir kısım rivayetler[3] her ne kadar bize kadınlara selam vermenin cevaziyetini gösteriyorsa da mesele izaha muhtaçtır.

Zira kimi âlimler mahremleri olmadıkları sürece erkeklerin kadınlara selam veremeyeceğini savunmaktayken kimileri kadınlardan ezan, ikamet namazda cehri olarak kıraatte bulunmak gibi vazifelerin düşmesi sebebiyle selamı reddetmelerinin de onlar adına bir vazife addedilemeyeceğini söylemekte bu yüzden onlara selam verilemeyeceği görüşünü benimsemektedirler.

Bir kısım ulema ise acuze olup Kur’ani ifadeyle “nikâhı ümit etmeyen” yaşlı kadınlara selam verilebileceğini bunun dışında genç kadınlara selam verilmesinin caiz olmayacağını savunmaktadırlar.[4] Bu görüşleri serdeden İbn Abdilber, her ne kadar kadınlara selam vermenin Hz. Peygamberin fiili olduğunu ve bunda üsve-i hasene olduğunu söylüyorsa da[5] İbnu’l-Melek bu fiilin Efendimize mahsus olduğunu söylemektedir.[6]

İmam en-Nevevi gibi alimler bu konuda şöyle bir tafsile gitmektedirler: Kadınlar şayet topluluk halindeyseler selam verilmesi caiz olup tek olan bir kadına selam verilmez. Eğer selam verilen kadın yaşlı olacak olursa selam verilmesi müstehap kabul edilir.[7] İmam el-Buhari’ nin “Sahih” indeki konuyla ilgili hadislere başlık olarak koyduğu tercemesine bakacak olursak ona göre de kadınlara selam verilmesinde her hangi bir beis yoktur.

Evcez Sahibi İbn Battal’dan konuyla ilgili şunları aktarır: Fitneden emin olunduğunda kadının erkeğe erkeğin kadına selam vermesi caizdir. Mahzura götürecek vesilelerin önünü kesme kabilinden Maliki’ler gençle yaşlının arasında ayırıma gitmişlerdir.

el-Mütevelli şöyle demiştir: Bu hususta kişinin hanımı yahut mahremi adamın adama selam vermesi gibi kabul edilir. Şayet kadın erkeğin mahremi değilse kişi bakar; kadın güzel olup selam vermesi onu bir nevi fitneye sürükleyecekse ne selam verir ne de –şayet o verirse- selamını alır. Bu ikisinden birisi önce davranıp selam verecek olursa şayet bu durumda diğerinin selamı alması mekruh addedilir. Şayet karşıdaki kişi adam adına her hangi bir fitneye sebebiyet teşkil etmeyecek bir yaşlı kadın olacak olursa selam verilmesi caiz olur.[8]

Farklı nakiller yaparak mevzuyu biraz uzattığımızın farkındayız. Bundan maksat ortaya konulan nakilllerdeki müşterek noktayı bulabilmemizi sağlamaktır. Bu da “kadına selam verilmesi durumunda şayet fitne meydana gelecekse verilmemesi gerektiği şeklindeki gerekçedir. Günümüzde de kendi örfümüzden yola çıkarak meseleye bakacak olursak kadınlara selam verilmesi hiç de hoş karşılanmayacak ve kimi zaman kişinin başına farklı musibetler ika edebilecek bir durumdur. Vesselam…

ÖMER FARUK KORKMAZ


[1]Ahmed b. Hanbel, Müsned, 45/542 No: 27561, el-Humeydi, Müsned, No: 207, İshak b. Rahuye, Müsned, No: 2296, Ebu Davud, Sünen, Kitabu’l-Edep, No: 5204, et-Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, No: 436, el-Beyhaki, Şuabu’l-İman, No: 8509,
[2]Ebu Davud, Müsned, No: 864, en-Nesai, Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle, No: 225, Ebu Ya’la, Müsned, No: 7506, , et-Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, No: 2486, İbnu’l-Mıkri, Mu’cem, No: 192, İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, No: 26296, el-Busiri, İthaful Hayereti’l-Mehere, No: 5288, el-Beğavi, Şerhu’s-Sünne, No: 3308,
[3]İbn Ebi Şeybe “el-Musannef” inde konuyla ilgili farklı rivayetler serdetmektedir. Karşılıklı mütalaa edilmesinde fayda vardır. Bkz. XIII/ 206-208, Şirketu’Dari’l-Kıble, Müessesetu Ulumil-Kur’an, 2006, B.I(Muhammed Avvame tahkikli nüsha)
[4]İbn Abdilber, el-İstizkar, VIII/ 466, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2010, B.IIII
[5]İbn Abdilber, a.g.e., a.y.
[6]Ali el-Kari, Mirkatu’l-Mefatih, VIII/ 468, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2012, B.III
[7]Zekeriyya en-Nevevi, el-Minhac, XIV/ 149 Daru’r-Reyyan, el-İskenderiyye, 1987
[8]Muhammed Zekeriyya el-Kandehlevi, Evcezu’l-Mesalik, XVII/ 178-180, Daru’l-Kalem, Dımeşk, 2010, B.II