Onlara Bin Lisân Öğretti ki, Bugün Bu Lisânların Çoğu Bilinmiyor. Âdem Aleyhisselâm,

[…] Onlara Bin Lisân Öğretti ki, Bugün Bu Lisânların Çoğu Bilinmiyor. Âdem Aleyhisselâm, Vefâtı Yaklaşıncaya Kadar Aralarında Kaldı. Kırk Bin Evlâdını Gördü. Kendisinin Yirmi Oğlu ve Yirmi Kızı Var idi. Diğerleri Torunları ve Onların Evlâtları idi. Ömrü Bin Yıla Erişince Hastalandı. Evlâdını Topladı. Hakk Teâlâ’ya İbâdet Etmelerini, Şeytâna ve Kadınlara Uymamalarını Emretti. Sonra Şît Aleyhisselâm’a Dönüp Buyurdu ki, “Yâ Şît! Sana Şu Beş Şeyi Vâsiyet Ediyorum. Bunlarla Amel Et ve Sen de Evlâdına Böylece Vâsiyet Eyle. Birincisi: Dünyâya Gönül Bağlama! Ben Cennete Gönül Bağladım, Cennetten Çıkarıldım. İkincisi: Her İşin Sonuna Bakıp, Neticesinin Nereye Varacağını Düşün! Ben Bunu Yapmadığım İçin Bu Hâle Düştüm. Üçüncüsü: Kadın Sözü ile Hareket Etme! Ben Bu Sebeple Cennetten Çıkarıldım. Dördüncüsü: Bir İşe Başladığın Zaman Kalbine Sıkıntı Gelirse O İşi Bırak, Yapma! Ben O Ağaca Yaklaşınca Kalbim Çok Sıkılmış idi. Beşincisi: Danışarak İş Yap! Eğer Ben Meleklere Danışsaydım, Bu Belâya Düşmezdim. Şunu Önemle Söyleyeyim ki, Hazreti Rasülullah Aleyhisselâm’ın Nûrunun Muhafazasında Çok Fazla İhtimam Göster…” Şît Aleyhisselâm Dedi ki, “Ey Babam! O Hazreti Çok Söylersin. Hakk Teâlâ’nın İndinde Hazretleriniz mi Efdaldır, Yoksa Onlar mı; Bilmek İsterim?” Âdem Aleyhisselâm Sustu ve Buyurdu ki, “Elbette O Yüksektir. Hakk Teâlâ Hazretleri Bana Vermediği Altı Fâzileti, Onun Ümmetine Verdi. Birincisi: Hakk Teâlâ Beni Bir Hatâmdan Dolayı Cennetten Çıkardı. O Hazretin Ümmetini Çok Günâh Etseler Bile, Yine Cennete Alır. İkincisi: Benim Bir Günâhımı Bütün Yer-Gök Ehli Duydu. O Ümmetin Binlerce Günâhını Örter, Göstermez. Üçüncüsü: Bir Günâh Sebebiyle Beni Yüz Yıldan Fazla Havva’dan Ayırdı. O Ümmetin Binlerce Büyük ve Küçük Günâhları Varken, Zevcesinden Ayırmaz. Dördüncüsü: Ben Üç Yüz Yıl Ağladım, Ondan Sonra Tevbem Kabûl Olundu. Onlar Sadece Pişmân Olmakla, Tevbeleri Kabûl Olunur. Beşincisi: Ben Bir Günâh İşlemekle Cennet Elbiselerim Üzerimden Alındı, Dünyâ Elbisesi Verildi. Onlar Nice-Nice Günâhlar Etseler, Elbiseleri Alınmaz. Altıncısı: Tevbemin Kabûl Olunması İçin Arafat’a Gitmem Emr Olundu, Ancak Orada Kabûl Oldu. Onlar Nerede Olurlarsa Olsun Pişmân Olsalar Yani, “Yâ Rabbi, Hatâ Ettim…” Deseler, Hakk Teâlâ, “Ben de Affettim!” Buyurur.”

Âdem Aleyhisselâm Vâsiyetini Tekrar Etti. Kelime-i Tevhîdi Söyledi. Zürriyetinden Gelecek Peygamberlere Bu Vâsiyeti Ulaştırmalarını Emreyledi. Sonra Bir Sanduka Getirip Açtı; Bütün Peygamberlerin Vasıfları ve Suretleri, Dünyâda Olacak Şeyler ve Peygamberlerin Alâmetleri Yazılmış idi. İlk Beş Sahifeye Bu Vâsiyeti Yazdı. O Sahifede Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin (Radiyallâhû Anhüm Ecmâin) Hepsi Yazılmış idi.

Sonra Şît Aleyhisselâm’a Döndü, “Ey Şît! Benim Ecelim Yaklaştı. Benden Sonra Hâlîfem Ol. Şeriatı Yaymağa Gâyret Eyle. Hakk Teâlâ’yı Zikredince Hâbîbini de Birlikte Zikret ve Onun Rûhânîyetinden İstifâde Eyle!” Buyurdu. Hastalığı Fazlalaştı. Buyurdu ki, “Cennetin Zeytinini ve Zeytinyağını Arzuladım. Tûr Dağına Var Getir.” Şît Aleyhisselâm Tûr’a Vardı. Hazreti Hakk Teâlâ’ya Yalvardı, “Yâ Rabbi, Âdem Aleyhisselâm Cennet Zeytinini Özledi, Sen İhsân Eyle!” Dedi, “Ağaç Çanağı Önüne Koy, İstediğin Verilsin!” Diye Bir Ses Duydu. Çanağı Önüne Koydu. Gayb Âleminden Çanak Zeytin ve Zeytinyağı ile Doldu. Alıp Âdem Aleyhisselâm’a Getirdi. Zeytinyağını Süründü. Zeytinden Bir-İki Tane Yedi. Sıhhat Buldu. Bir Zaman Sonra Tekrar Hastalandı. Yine Cennet Yemişlerini Özledi. Getirmeleri İçin Evlâdını Gönderdi. Biraz Yürüdüler. Bir Grup Meleklerin ve Cebrâil Aleyhisselâm’ın Cennetten Kefen Getirdiğini Gördüler. Cebrâil Aleyhisselâm Onlara, “Nereye Gidiyorsunuz?” Dedi, “Âdem Aleyhisselâm Cennet Meyvesi Arzu Etti, Getirmeğe Gidiyoruz.” Dediler. Cebrâil Aleyhisselâm, “Geri Dönün, Biz Bu Kefeni Ona Götürüyoruz.” Dedi. Elleri Boş Döndüler. Cebrâil Aleyhisselâm’ı, Âdem Aleyhisselâm’ın Yanında Oturuyor Gördüler. Cebrâil Aleyhisselâm Hazreti Âdem’in Hâlini Sordu. Hastalığı Çok Fazlalaştı. İbâdet İçin Bile Kalkamaz Oldu. İkisi Konuşurlarken Azrâil Aleyhisselâm Edeple İçeriye Girip Selâm Verdi, “Hakk Teâlâ Selâm Eder ve Evlâdına Senden Ötürü Başsağlığı Diler.” Dedi.

Hazreti Havva Radiyallâhû Anhâ Bir Köşede Oturmuş Ağlıyordu. Âdem Aleyhisselâm, “Ey Havva, Buradan Git! Beni, Rabbimin Elçileriyle Baş Başa Bırak. Bana Her Ne Belâ Geldi ise Senden Oldu!” Buyurdu, Sonra Yüzünü Cebrâil Aleyhisselâm’a Çevirip Dedi ki, “Yâ Cebrâil! Ben Ölüm Şerbetini İçer, Rabbime Kavuşurum. Senden Bir Dileğim Vardır. Şu Sualime Cevap Ver; Melekler Bana, ❛Âsi❜ Diye mi Seslenirler Yoksa ❛Unutan ve Hidâyete Eren❜ mi Derler?” Hazreti Cebrâil Aleyhisselâm Ağladı. Âdem Aleyhisselâm Üzüldü. Bütün Melekler Ağlaştılar. O Ânda Bir Ses İşitti, “Ey Âdem, Yukarıya Bak!” Yukarıya Baktı, Cenneti Gördü. Hakk Teâlâ Hazretleri Onun İçin Hazırladığı Nimetleri Gösterdi. Âdem Aleyhisselâm Hazreti Azrâil’e, “Ey Azrâil Çabuk Gel, Canımı Al! Zirâ Canım Cananı Çok İstiyor ve Rûh Kuşum Ten Kafesinden Vatanına Uçmak Diliyor!” Dedi. Azrâil Aleyhisselâm Yaklaştı, Cebrâil Aleyhisselâm Dedi ki, “Ey Azrâil! Âdem Aleyhisselâm’ın Ne Kadar Aziz, Büyük Olduğunu Bilirsin. Bu Hususta Çok Yumuşak Hareket Etmen Lâzımdır.” Azrâil Aleyhisselâm Hiç İncitmeden Âdem Aleyhisselâm’ın Rûhunu Aldı, Böylece Can-ı Canana Kavuşturdu. Cebrâil Aleyhisselâm Âdem Aleyhisselâm’a Bir Gömlek Giydirdi. Şît Aleyhisselâm’a Gusletmeyi Öğretti. Yıkayıp Kefenlediler. Cebrâil Aleyhisselâm Şît Aleyhisselâm’ı Îmâm Yapıp Otuz Tekbir ile Bir Rivâyette Dört Tekbir ile Bugünkü Gibi Cenaze Namazını Kıldılar. Ebû Kabîs Dağındaki Mağaraya Defnettiler. Tufanda Nûh Aleyhisselâm Tabut Yapıp İçerisine Koydu, Gemiye Aldı. Tufandan Sonra Serendib’e Bıraktı.

[Meâricü’n Nübüvve]

Sevâd-ı A’zam